https://www.turkiye.gov.tr https://www.facebook.com/Tekirdağ Fotoğrafları https://twitter.com/tekirdagsehri/ https://plus.google.com/+TEK%C4%B0RDA%C4%9E%C5%9EEHR%C4%B0 http://tekirdagsehri.wordpress.com/ http://www.flickr.com/tekirdagresimleri http://www.youtube.com/tekirdagsehri

Mikes Kelemen

MİKES KELEMEN
Kelemen Mikes, Erdel'de, sonra vilayet haline gelen Haromzak'in Zagon köyünde 1690 yılında doğmuştur. Kibar bir Sekel ailesindendir. Babası Pal Mikes, anası Eva Torma'dır. Imre Thököly'ün yaranından olan babası, Avusturya generallerinden Heister tarafından çeşitli eziyetlerle öldürüldüğü zaman o daha çocuktu. Anası sonra Katolik dininden olan bir asilzadeye varınca oğlu ile beraber Katolik dinine dönmüştü. II.Fransuva Rakoczi beylik sandalyesini işgal için 1707 de Erdel'e geldiği zaman, 17 yaşındaki Mikes'i ailesi Bey'in maiyetine vermiştir. Mikes bir daha o muhitten ayrılmadı. Her ne kadar Satmar barışından sonra ilan edilen umumi aftan faydalanarak çiftliğine, anasının ve akrabasının yanına dönebilirdiysede yine de gurbet hayatına atıldı,çünkü kendi söylediği gibi efendisine, Rakoczi'ye çok bağlıdır. Mikes Avusturya'ya karşı yaptığı uzun istiklal savaşlarına artık devam edemeyecek hale geldiği için memleketini terk etmek zorunda kalan II.F.Rakoczi ile önce Lehistan'a, 1713 başlarında Fransa'ya gitmiş ve 1717'ye kadar orada kalmıştır.Fransa'da bu beş yıl kalış Mikes'in manevi gelişmesinde son derece tesirli oluyor, Mükemmel Fransızca öğreniyor, Fransız irfanından faydalanıyor, oradan aldığı intibalar onun keskin zekası üzerinde derin izler bırakıyor. Efendisi o sırada teselliyi din sahasında aramakta, memleketine muzaffer olarak döne bilmek için talihin dönmesini beklemektedir. Fakat umudu ve onunkiyle beraber maiyetinin umutlarıda boşa çıkıyor. 1715'te toplana Diyet Meclisi memleketlerini terk etmiş olan Macarlarrı vatan haini ilan etmiş olduğu gibi artık Fransızlardan yardım göremeyecekleri de anlaşılmaktadır. III.Ahmet'in daveti bu şartlar altında bir kurtuluş sayılıyor.K.Mikes hayli zahmet ve mahrumiyet arasında, efendisinin yanında Türkiye'ye bu suretle geliyor. Sığıntı Macarlar Gelibolu'da karaya çıkıyor. Gelibolu'dan Edirne'ye geçerek Macaristan'da isyan bayrağını açabilecekleri zamanı orada, heyecanla bekliyorlar. Fakat 1718 Pasarofça Muahedesi umutları suya düşürüyor. Türk Padişah'ı onları Boğaziçi'ne, sonra Tekirdağ'a yerleştiriyor. Tekirdağ'da Macarlara ayrı bir sokak tahsis ediliyor ki, bugün de mevcut olan bu ''Macar Sokağı''gittikçe çoğalan gurbetzede Macarlar'ın merkezleri,sığıntı yerleri olmuştur. İlk zamanalarda alışılmadık muhit, dil, adetler bakımından burada hayli sıkıntı çekiyorlarsa da Türk sultanının hayırsever yardımı sayesinde maddi cihetten bir eksiklik duymuyorlar. Rakoczi'nin baş mabeyincisi olan Kelemen Mikes de artık yavaş yavaş kendini bu hayata uyduruyor. Fransız kültürü ile olan münasebeti devam etmektedir. İstanbul'da iken Fransız elçisini ve karısını sık sık ziyaret ediyor. Tekirdağ'da yine bir Fransızlar, Gesar da Saussure ile tanışıyor, kendi eserini yazarken Mikes bu adamın notlarından faydalanıyor. Öte yandan anası, oğlunun memlekete dönebilmesi için uğraşmaktadır, yazdığı mektupta onunda uğrunda bu uğurda mümkün olanı yapması için oğluna yalvarıyor. Fakat Mikes Bey'den ayrılmaz. Zaten bir genç kıza, Rakoczi'nin maiyeti adamlarından Köszeghy'nin kızı Suzi'ye gönül vermiştir ve memleketine dönmemek için bu bile yeter sebeptir. Fakat bu sevgili, zavallı Mikes'e o sıralarda dul kalmış olan yaşlı kont Nikola Bercsenyi'yi tercih ederek ona varıyor. Çok geçmeden Bercsenyi ölünce Mikes yine boş yere ümide düşüyor, çünkü Suzi konteslik ünvanına fazla değer vererek Lehistan'a kocasının malikanesine göç ediyor. Tekirdağ'da ise hayat pek sesiz, kayda değer hadise yok gibi...Bir ara Rakoczi'nin küçük oğlu, arkalarından oraya geliyorsa da çok geçmeden Fransaya dönüyor, (babasının oğlu değil Macarca bile 'bilmiyor. Derken Lehistan kralının ölümü sönük umutlarına, can verir gibi oluyor sığıntılar talihlerinin dönmesini harpten bekliyorlar ama nafile!...1735 yılı nisanın 8 inde, Büyük Cuma günü Mikes hayatının en büyük felaketine uğruyor: Rakoczi ölüyor. Tekirdağ hayatı şimdi daha hüzünlüdür. Rakoczi'nin büyük oğlundan bir şeyler bekliyorlar, fakat Jozef babasının tam zıddıdır, kendisinden hoşlanmıyorlar, her zaman sabırlı ve müsamahacı olan Mikes bile onun hakında iyi bir şey söylemiyor. Her ne kadar Babıali 1738'de onu Erdel Bey'i olarak tanıyarak Osmanlı ordusunda vazife verip Erdel'e yolluyorsa da bu iş yüzüstü kalıyor. Mikes bu maceralı yolculuktan tek bir güzel hatıra ile dönüyor: yalnız memleketinin hırkasını yani yıllardır hasretini çektiği Erdel'in karlı dağlarını görüyor...O sırada Mikes'i elçilikle Boğdan'a yolluyorlar, Bükreş'e uğruyor ve nihayet bir çok mahrumiyetlerden ve hastalıklardan sonra Tekirdağ'daki yurduna dönüyor. Yeniden yapılan bir barış ona ve arkadaşlarına son darbe oluyor. Zavallı sığıntılar son olarak sönük bir umuda bağlanmışlardır: Marie Therese, Kraliçeye arzuhaller gidiyor, af için yalvarıyorlar, fakat genç kraliçe bunları duymak bile istemiyor ve yalvarışlarına şu yolda cevap veriyor: Ex Turda nulla redemptio, (Türkiye'den dönüş yoktur). Anası ve Suzi'si çoktan hayatta değiller. Rakoczi ile gelmiş olan Tekirdağlı Macarlar birer birer ölüyorlar. Mikes nihayet tek başına kalıyor, Babıali burada bulunan , sonradan geleme sığıntıların başına onu başbuğ seçiyor. Son sevinci: akta-bahsiyle mektuplaşmasına müsade ediyorlar. 1761 yılı ilkteşrininin 2 sinde vebadan ölüyor. Vücudunun kalıntısı Onun mizahı gözyaşları arasında gülümser. Bazen bu gözyaşları geçici bir gülümseyişin hafiflettiği ve aydınlattığı fırtınalı duygulardan, kovalanan bir ruhun kara bulutlarından, kederden kopar. Bununla beraber bu gözyaşı sağnakları seyrektir ve fırtına bulutlarının karartılarını da ancak uzaktan görürüz. Gerçekten hiçbir sarsıntıya uğramamış, sakin bir tabiatı vardır, O, bayat fırtınalarına dayanıklı olmakla tanınmış Sekel yaratılışının nadir bir örneğidir. Eserinin büyük bir kıymetide üslubudur. Bu üslup sade ve samimidir. Mikes, sanki ablasını yanında imişde onunla konuşuyormuş gibi mektuplarında teklifsiz ve açıktır. Onun, ablasının mektuplarının tabiatı ve üslubu hakkında 75 inci mektubunda yazdığı şeyler  hakkikaten kendi mektuplarına yaraşır ve Türkiye mektuplarının kısaca ifade en güzel tavsifiridir:
.....ama sizin mektuplarınızı o kadar tatlı ki neredeyse? Kağıdını bile
yiyeceğim geliyor. Bu neden böyledir biliyor musunuz? Çünkü biz
birbirimizi seviyoruz ve sevdiğimiz insanın mektubunuda severiz. Bir
de siz düşündüğünüzü yazmasını iyi biliyorsunuz ve ufak bir şeyi bile o
kadar, güzel anlatıyorsunuz ki, okuyanın gözünde büyüyor,hoşa gidiyor.
       Mektupların içeriğine gelince; bu bakımdan okuyucu onlarla başa bırakırız, yalnız şu kadarına işaret edelim ki, bunlarda Mikes'in zamnında birçok vakalara dair bilgi edinmek istememiz'beyhudedir. Buna rağmen Tekirdağ mültecilerinin hayatını bize en yakından tanıtan yine o olmuştur. Onun verdiği, ruhundaki havaya göre değişiklikler gösteren tablolar sayesindedir ki sürgün Macarların iç alemlerini iyi görebiliyoruz.
Kaynak: Sadrettin Karatay
MİKES KELEMEN Türkiye Mektupları
TEKİRDAĞ VALİLİĞİ YAYINLARI 2006

Hiç yorum yok: